22 Aralık 2005

*Med Cezr*2

Zihin, kendine özgü oluşturmuş olduğu mekanizmada, beden ve ruh ikilisini
İptal ederek , zemin kaygısına mahal veremeden inişleri çıkışları topluyor ..
İlk davetiye posta kutusuna verilmeden gönderiliyor (ışınlanıyor mu? )Üzerinde adres olmayan zarfı açanlar ; koşmaya başlıyorlar nefes nefese , düşmeler oluyor , yara bazen küçük bir sıyrık bazen de çok derinde …” Kan kaybı çok ! lütfen yardım edin “ (endişem bana kalıyor )
Her caddede aynı kalabalık , hızla koşuyorlar ( Nereye ) ellerinde kağıt ,mürekkep yere damlıyor , ekleri çoğaltmışlar , kullandıkları gözlük beyne aynı sinyali veriyor ( bu denklem karışık sadeleştirmek gerek ). Telaşın nabzını da ara sıra yokluyorlar ... Başkalaşıma devam…
Devam eden cümlede ; noktaya karşılar hemen virgül ..Seyrediyorum koşanları ; yüzleri yabancı , yürekleri aynı…Kaybettiklerini umursamıyorlar bile , şart kipi devrede
( koş ! )…
Yolun sonunda büyük bir yol haritası , yığılmışlar oraya ;hesaplar –kitaplar yapılıyor
geceyle gündüz yer değiştiriyor ve geriden gelenler haritaya bakmak için sabırsızlanıyor . Haritanın bir tarafı eksik !
- Haritayı niye tamamlamadınız
- Düşüncelerin tamamlaması daha iyi olmaz mı ?
İkimizde gülümsedik ( zeka oyunu). Yön değiştiriyorlar. Kimisi geldikleri yere geri dönüyor (anıları yaşatın , tekrarları alkışlayın , fotokopisini çekin , burası boş bir meydan ) Hız düşmesin,dikkat !
Sanki boşluğa düşüyorlar , denge kaybediliyor ve birden duruyorlar . Anonsu yapan tiz bir ses; “ koşmaya devam edin “ ki koşuyorlar herkes soluk soluğa ..

“ İnsanların büyük çoğunluğu tüm mutluluklarını bir başka insanın eline bilerek koymaya çalışır. Bu tür mutluluk arayışı insanın olgun olmadığını gösterir . Olgun insan mutluluğun temelinin kendi içinde olduğunu bilir “
quentin crısp

-Şimdi ben sana mutluluk köprüsü kursam adı oyalamak mı olur ?
- Bir nevi ağrı kesici gibi desem!
İkimizde gülümsedik
- Cevapların ilgimi çekiyor
- Bana etkilenmediğini söyle hemen
- Dokunursan eğer kelimelere parmakların bir ölünün vücudunda gezinecek . Soğuk tercihim değil…
Perde açılıyor , oyun başlıyor ve herkes kendi sesiyle meşgul. Görüntüyü de takan yok. -Dinlemeyi ne zaman tercih edeceksiniz ( ilk soru- ilk kopya)
Ekranı küçük kareler kaplıyor , karelerin içinde hep aynı bölüm , iyi ki ses yok.
-Sen neden konuşmuyorsun
-Sonradan konuşmanın tadını iyi bilirim . Avucumun içindeki parçaları da yerleştirdiğimde puzzle yi tamamlamış olacağım
-Biliyorum o zaman bana ihtiyacın kalmayacak .
Her ikimizde birbirimizin gözüne baktık , konuşmaya devam etmek yersizdi ..

“ kendini yetersiz gören insan tereddüt içinde beklerken , hata yapmaktan korkmayan girişimci insan , daha üstün hale gelir “
Henry c. Lınk
Yolun bitiş sinyalleri veriliyor. Bundan sonra cam bölmelerin üzerinde koşulacak , ya cam kırılırsa diye düşünmüyorlar bile …
İçindeki “ ben “ e karşı yabancılaşma ; dev bir yansıma olarak geri dönüyor , keşfin adı yalnızlık ! Bazen yerçekimine karşı inatlaşıyorlar , soru işaretleri asılı kalıyor havada bazen de her çukurda ayrı bir heyecan , hezeyan …Uzanan el - uzattıkları el aynı düğümü atıyor . İçindeki “ben” e ne zaman geri döneceksin ?
Eğer aynı zemin paylaşılamıyorsa en yoğun hisleri sunulsa da algı yetersiz kalacaktır iletişim ağı kurulamayacaktır ki bu da kişinin kendine olan yetersizliğidir ….( pencereyi aç - pencereyi kapat )
- Bütün parçaları yerleştirdim, puzzle yi tamamlamak uzun sürmedi
- Sol köşeye bak!
- Ama elimde başka şekil yok . (bakışları biliyorum der gibiydi)
- Eksik parça nerde .. Duruşu dimdikti ve karşıya bakıyordu hiç bir tepki vermeden
- Tabi ki bende
- Uzat onu lütfen !
- Sen almasını bilene kadar , onu sana vermeyeceğim…
- Gözlerimiz kin içindeydi (nedensiz )
- Bence o boşluk yüreğindir ki onu tamamlamak da zor değil. “ Her davranışın atası bir düşüncedir “ der “ Emerson “

01 Aralık 2005

*Med Cezr*

Hareket eden duvarlar arasında , bomboş bir odada , parmak uçlarımla ;ileri geri geziniyor, ne ile neyi tartacağımı ararken, bocalamamaya özen gösteriyorsam da kaybediyordum …
Yerdeki çam tahtalarının uyumuna imreniyor , görselliğini yitirmiş köşelerinde kendime küçük de olsa bir pay çıkarmayı ihmal etmiyordum …
Duvarlardaki boyayı diğer renklerden ayırt edebilmek için diretiyorsam da; gözlerim sabit bir bakışta konaklıyordu.( Neden ..) Çalkantılı ayrıntıların, bir dağ haşmetiyle kurnazca gülümsemesi bana dokunmuyor değildi.
Yenilmişliğin verdiği acı ; bir yandan kırbaçlarken diğer yandan da çöküntüye gömüyordu ki , tinsel ve tensel dokunuşları da tavana asmakta da geç kalmıyordum .( Acelecilik kaçınmazım mı … )
Ses kendi nefesim , gölgem ikinci bir ben ..

“Her bilinç kendine özgü bir niyet geliştirir.Ve bu niyet o bilincin neyi , nasıl anlamlandıracağını etkiler” Husserl

Gezinmem bittiğinde, zil sesini duyuyorum. Bir defa çalan zil şimdi susmuş bir şekilde kapıyı açmayı dikte (dikta) (işaret-zorluyor) ediyor. Kapıda bir paket! ( Paketin sahibi mi , paket mi merak edilir )
İçeri girerken bir yandan paketi açıyorum ;akvaryum… Tek bir balık kendi hücresinde … Onun arkadaş(yoldaş-dost) olması için düşüncelerimi içine boşaltıyorum . Balık ve düşüncelerim...
Bir ağ atsam önce hangisini yakalayabilirim? Üçgenin yine bir tarafı eksik! Kırsam akvaryumu balık ölecek. Çıkmazlarda sallanıyorum; “Durdurun salıncağı “ nefesim kesiliyor! Kalp atışlarım yükseliyor... Beni duyan kimse yok , dudaklarım kımıldamıyor ki … Bana yaklaşan ışık ( ilk mesajım )
Az önce şiddetle sallandık, biliyorum biraz sonra duvarlar yıkılacak. Ben (enkazın) çöküntünün altında kalacağım yine! Çığlıklarım benim olacak ,Ben akvaryumu dışarı çıkarmalıyım! Balık yaşamalı .
Ayna görüntünün görüntü de benim .

“ kendi kalbine bakamayanın; yaşamı bulanıktır kendi yüreğine bakabilme cesareti gösterenler gönlünün
muradını keşfedenlerdir .Dışarıya bakan rüya görür , hayal dünyasında kaybolur ; içeriye bakan uyanır
kendini keşfeder . “
Carl Jung

Sakin olmalıyım… (Bir yığın düşünce arasında nasıl sakin olunacaksa!) Düşünceler arasında med-cezr’lerim oluyor. İçimdeki beni anlatmadan, (akabinde) dalgalar arasında yaşam savaşımı vermeden diğeri başlıyor. Her şey yarım ….
Ve ikinci bir zil .. Kapıda bir paket ( bırakanı merak etmiyorum , ip uçları beni ona götürecek ) Müzik kutusunun kapağını açıyorum; müzik çalıyor. Balerin dans ediyor ve düşüncelerimde ona eşlik ediyor ..
( bütün hikayeler bir sarmaşıktır. Yapraklarını kırsak , dallarını küçültsek , kökü ne yapacağız . Sarmaşıklar kalsın)
İçimdeki ben’e geri dönüyorum. Her şeyden önce; onu cesur diye tanıtabiliri. Hayatı irdelersek ;hayat, kişinin bire bir yaşantısıdır ki; kendi iç dünyasındaki özgürlüğü kavradığı zaman, kişi etken olan her şeyi ihraç etmeyi başaracaktır. Ayrı köşelerden aynı hayat hikayesi indirilse de ..

Zil çalmadan kapı açıldı .Korktum birden! Başımı kaldırmak istemedim. Bana iyice yaklaştı;
-Sen miydin?
-Elini aç lütfen!

Tereddüt etmeden elimi uzattım. Küçük bir paket avucumun içindeydi. Nedir bu? sorusuyla gözlerine baktım. Gözleri “açsana” paketi diyordu ki; paket avucumun içinde büyümeye başladı. Büyüdü ….büyüdü ….
Paketi açtım bir albümdü . Tebessüm etmek istedim , hoşuma gitmişti . İlk sayfasını açtım: O da ne? Tüm fotoğraf kareleri boştu!!!
-Resimleri neden göremiyorum ?
-Bana cevabını alamayacağın sorular sorma.
(Getirdiğin albümde senin gibi)
-Ona düşüncelerini yerleştir ve bana ver !
(gözlerimle bu kolay mı diye baktım beni anlamış olacak ki )
-İstersen ..
-Paket için teşekkür ederim . Kapıdan çıkmak üzereyken “ görevim “dedi gülümseyerek
Önce saçlarım, sonra kağıtlar uçuştu. Ben hala hareketsiz duruyordum. Ta ki; yüzüme düşen yağmur damlasına(!) kadar. Sabah olmak üzereydi. Açık unuttuğum pencereyi hemen kapattım. Yerden not aldığım kağıtları topladım . Gözlerim yorulmuştu.

Yazılamayanları okuyabilseydik kelimeler d e düşünmek zorunda kalırdı .

Ümitzeynep